MAKASÇI SINAVI
Ali hat bekçisiydi. Herkes gibi onun da hayatta bir ideali vardı: Makasçı olmak. Sonunda sınava girdi. Müfettiş sordu:
"İki ekspres aksi yönlerden aynı hat üstünde birbirlerine yaklaşmaktalar. Bu durumda ne yaparsın?"
"Bir tanesini başka hatta alırım."
"İmkansız. Raylar donmuş vaziyette. Makas çalışmıyor."
"O zaman kırmızı bir bayrak sallarım."
"Vakit gece. Kimse seni göremez."
"Kırmızı bir fener sallarım."
"Memlekette gaz kıtlığı var."
"O zaman elime geçen her türlü tahta ve odunu hattın üstüne yığar ve tutuştururum."
"Ya kibritin de yoksa?"
Zavallı hat bekçisinin alnından ter damlıyordu. Sonunda içini çekti:
"O zaman karımı çağırırım." Müfettiş şaşırdı:
"Karını mı çağırırsın? Bu işle ne ilgisi var karının?"
"Az sonra çıkacak şamatayı o da görsün bari…"
PANTALON
Adamın biri yolda yürürken, önünden yürüyen başka bir adama gözü takılmış. Adam sürekli şapkasının üzerinden kafasını kaşıyormuş.
Adam en sonunda dayanamayıp önden yürüyene sormuş:
"Beyefendi birşey sorabilir miyim?
"Buyrun."
"Afedersiniz ama dikkatimi çekti, dayanamadım. Neden başınızı şapkanızın üzerinden kaşıyorsunuz? Şapkanızı çıkarıp kafanızı kaşısanız daha kolay değil mi?"
"Ben size bir soru sorabilir miyim?
"Buyrun."
"Siz bacağınız kaşındığında pantolonunuzu mu çıkarıyorsunuz?"
Tercih
İki mühendislik öğrencisi kampüs içerisinde yürürken biri diğerine sorar;
"Bu muhteşem bisikleti de nerden buldun?" diğeri cevap verir:
"Dün tek başıma dolaşırken bir yandan da okulu bitirince ne iş yapacağımı düşünüyordum. Birden bu bisikletin üzerinde harikulade bir kız geldi ve yanımda durdu. Bisikleti çimenlerin üzerine bıraktı ve üzerindeki bütün giysileri çıkarttı. Sonrada bana; "Hangisini istiyorsan al." dedi.
Diğer öğrenci arkadaşını doğrularcasına başını sallayarak:
"İyi seçim yapmışsın, kıyafetleri belki sana uymayabilirdi."
İMTİHAN
Bir akıl hastanesini ziyareti sırasında, adamın biri sorar:
"Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl belirliyorsunuz? "
Doktor:
"Bir küveti su ile dolduruyoruz. sonra hastaya üç şey veriyoruz. bir kaşık, bir fincan, ve bir kova. sonra da kişiye küveti nasıl boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz. Siz ne yapardınız?"
Adam:
"Hmmm! Anladım. Normal bir insan kovayı tercih eder. Çünkü kova kaşık ve fincandan büyük."
"Hayır", der doktor. "Normal bir insan küvetin tıpasını çeker."
DERİN Mİ?
Temel, dere kenarında oturuyormuş. Oradan cipiyle geçmekte olan bir adam suyun derin olup
olmadığını sormuş. Temel de:
"Derin değildir geçebilirsin." demiş. Adam da Temel'e güvenerek suya cipiyle girmiş. Araba bir anda sulara gömülmüş. Kan ter içinde sudan çıkan adam Temel'in yakasına yapışmış.
"Hani derin değildi kardeşim!"
"Abi vallahi benim suçum yok, demin bir ördek geçiyordu su da beline geliyordu."
KARŞI KALDIRIM
Temel, bulunduğu kaldırımdan kan ter içerisinde karşıya geçip rastladığı ilk kişiye sormuş:
"Afedersiniz, karşı kaldırım nerede acaba?"
Yoldan geçen adam şaşırmış ama yine de karşı tarafı göstererek:
"İşte şurada!", demiş.
Temel fena halde sinirlenerek:
"Kime yutturuyorsun yahu! Daha şimdi orda sordum, burayı gösterdiler!"
NE GÖRÜYORSUN?
Karı koca birlikte tatile çıkarlar. Gittikleri yerde kamp kurarlar. Tatillerinin ikinci gününün akşamı güzel bir yemek yiyip uykuya dalarlar.
Birkaç saat sonra kadın uyanır ve kocasını da uyandırır. Adam uyku sersemidir güzel bir rüyadan uyandırıldığı için de biraz kızgındır.
"Ne oldu? Ne istiyorsun?" diye sorar.
"Yukarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle. "
Adam gökyüzüne bakar ve cevap verir:
"Bunun için mi uyandırdın beni?. Baktım işte. Bir sürü yıldız görüyorum, ışıl ışıl parlayan milyonlarca yıldız."
Karısı tekrar sorar:
"Peki, bu sana neyi gösteriyor?"
Artık iyice uykusu kaçan adam biraz düşünür ve cevap verir:
"Teolojik olarak Tanrının kudretini ve kendi acizliğimizi görüyorum. Felsefi olarak, evrenin sonsuzluğunu ve onun karşısındaki önemsizliğimizi görüyorum. Astronomik olarak galaksilerin, yıldızların, gezegenlerin varlığını görüyorum. Yıldızların konumuna bakarak saatin 3 olduğunu, meteorolojik olarak da bugün havanın çok güzel olacağını görüyorum. Niye sordun bunu bana? Sana neyi gösteriyor?"
"Çadırımızı çalmışlar...''
TEDAVİ
Çok şişman bir adam, çok şöhretli bir doktorun muayehanesine gidiyor, konu zayıflamak istemesi.
Doktor, bir hafta kullanmak üzere, isimsiz bir hap veriyor kendisine. İlk kullandığı gece, uyur uyumaz rüya görmeye başlıyor adam. Bir saray içinde, etrafında onlarca cariye, sabaha kadar bir onunla, bir bunula meşgul oluyor sabah uyandığında, kan ter içinde. Her gece aynı sey, bir haftanın sonunda bütün fazla kilolar atılmış durumda.
Günler sonra yolda şişman bir arkadasına rastlıyor ve arkadaşı nasıl kilo verdiğini soruyor. Adam anlatıyor, o da doğru doktorun çalıştığı hastaneye gidiyor ve ona da aynı tedavi.
İlk gece, adam rüyasında bir sarayda. Etrafında onlarca adam, bizim şişman önde, onlarca adam da peşinde… Başlıyor saray içinde bir koşuşturma. Üçüncü gün sonunda adam zayıflıyor ama dayanamıyor ve telefon ediyor doktora.
"Neden arkadaşımla benim rüyalarım farklı?" diyor.Doktor biraz düşündükten sonra soruyor:
"Siz hastaneye mi gelmiştiniz, muayenehaneye mi?"
TÜRK ZEKASI
Rus fizikciler yerin 100 metre altinda bakir Tel bulduklarini, bunun ise atalarinin bundan 1000 yil öncesinde telefon sebekelerinin
Oldugunu kanitladigini duyurdular.
Bu olaydan 1 hafta sonra Amerikan gazetelerinde ilginç bir manset.
Amerikan bilim adamlari yerin 200 metre altinda 2000 yil öncesine ait fiber optik hatlar bulduklarini, bunun ise, Amerikan toplumunun
Ruslardan 1000 yil öncesinde gelismis digital haberlesme sistemleri oldugunu söylediler.
Bir hafta geçmeden Türk gazetelerinde yeni bir manset. Türk bilim adamlari yerin 500 metre altina kadar kazdiklarini ve hiçbirsey bulamadiklarini, bunun ise atalarinin 5000 yil öncesinde kablosuz (wireless) iletisim sistemlerini kullandiklarini söylediler...
Yüz
Bir imam, bir haham ve bir papaz ormanda
geliyorlarmış. Bir gölün kenarına gelmişler.
Hava sıcak mı sıcak. Bakmışlar çevrede de
kimse yok, soyunup göle girmişler. Çıktıklarında
bir bakmışlar ki kıyafetleri ortada yok. Aramışlar
taramışlar ama bir türlü bulamamışlar. Sonunda
haham "Benim evim ormanın içinde, biraz ileride.
Benim eve gidelim, ben size giyecek bir şeyler
veririm" deyince beraber ormanın içinde anadan
üryan hahamın evine yürümeye başlamışlar.
Tam eve yaklaştıkları sırada bir grup kadın belirmiş.
Kaçacak biryerde yok. Papaz hemen şeyini kapatmış.
Haham da hemen şeyini kapatmış iki eli ile.
İmam ise yüzünü kapatmış. Kadınlar geçtikten sonra
hahamla papaz imama neden şeyini kapamadığını
sormuşlar. İmam "Sizi bilmem ama benim cemaatte
beni yüzümden tanırlar, demiş."
Otobüs
Temel ile Dursun Trabzon'a gideceklermiş ama
ceplerinde hiç para kalmamış. Neyse Trabzon'a
doğru yürümeye başlamışlar. Yolun kenarında
giderken otobüs garajı görmüşler. Etrafa bakmışlar
kimseler yok, Temel Dursun'a demiş ki
- Ula Dursun Trabzon'a kadar yürümekttense gel
şurdan bir otobüs çalalım onla gidelim.
Dursun hemen ; Tamam, demiş.
Temel içeri girmiş, Dursun ise dışarıda etrafı kontrol
ediyormuş.
Aradan 10 dakka gecmiş Temel yok. Tam o sırada
içeriden motor sesi gelmiş ve Temel otobüsle dışarı çıkmış.
Dursun hemen atlamış otobüse ve Temel'e sormuş
- Neden bu kadar geç kaldın diye.
Temel; Ula Trabzon'a giden otobüsü en arkaya
koymuşlar.